Yaşamın ritmi içinde, her gün karşılaştığımız zorluklar ve güzellikler, bizi daha da güçlendiriyor. Deneyimler, bizim en değerli öğretmenlerimizdir.

Panik ataklar, aniden ortaya çıkan yoğun korku ve endişe hissiyle karakterizedir. Bu ataklar, kişinin hayatta kalma veya büyük bir tehlike altında olduğuna inandığı zamanlarda ortaya çıkar. Bu anlarda yaşadığımız kalp çarpıntısı, nefes darlığı ve titreme, yanlış yorumlandığında kaygımızı daha da arttırabilir. Bu tip duygu durum bozukluklarında diyaframımız, aşağı hareketini engellediği için nefes, göğüs bölgesinde kalır. Buna bağlı olarak oksijenlenme bozulur ve hiperventilasyona maruz kalırız. Yani, bu telaş içinde kontrolsüz, hızlı ve gerekenden daha fazla miktarda nefes alabiliriz. Bilinçli nefes egzersizleriyle duygularınızı kontrol edebilirsiniz. Çünkü biz mükemmel bir diyafram nefesiyle dünyaya geliriz. En doğru nefesi bebekler alır. Ancak yaşadığımız olaylar, karşılaştığımız durumlar ve hissettiğimiz kaygılarla nasıl başa çıkacağımızı bilemez, nefesimizi tutarız. Bu, büyüdükçe sıklaşır ve sonunda disfonksiyonel nefes alışkanlıklarına sahip oluruz.

İlk atak sırasında kendi kendinize uygulayabileceğiniz ilk şey, nefes alış-verişlerinizin göğüs bölgesinde kalmamasıdır. Kalp atışını azaltmak, beden ritmini dengelemek ve semptomları hafifletmek için vücudunuzu dik konuma getirin. Burnunuzdan sakin bir şekilde 3 saniyede nefes alın, sonra tekrar 3 saniyede burnunuzdan verin ve nefesinizi karnınıza doğru almaya başlayın; yani göğüs bölgeniz değil, karın bölgeniz yükselsin. Bu ritmi yakalamaya çalışırken, endişe daha hızlı hareket etmeniz için sizi acele ettirebilir. Ancak, bu ritmi yakalamaya devam edin ve etrafınızdaki üç eşyaya ayrıntılı bir şekilde odaklanın. O anlarda ölmezsiniz ya da kalp krizi geçirmezsiniz, korkmayın.

Yoğun kaygılı düşünceler ve fiziksel etkiler bir araya geldiğinde, içinde bulunduğumuz anın hiç bitmeyeceğini düşünebiliriz. Bu anlarda hissettiklerinizi berraklaştırmak için kaygı temelli düşüncelerin gerçeği yansıtmadığını, bunların sadece bir olasılık olduğunu kendinize yüzlerce kez hatırlatın. Daha sonra bu eleştirel sese, "Bu kaygı gerçekten hayatımda var olsaydı ne olurdu?" diye sorun.

Cevapları üzerine gidin ve kaygılarınızın altında yatan korkunun gerçek olmadığını zihninize gösterin. Bu süreci kolaylaştıracak bir diğer yöntem yazmaktır. Kısa süreli yazma eylemi için kaygınızın kaynağı olan duyguyu belirleyin ve bu duyguyu kabul ederek 6 dakika boyunca durmaksızın yazın. Örneğin, kaygınızın kaynağı korkuysa, "Ben korkuyorum çünkü..." diye yazmaya başlayabilirsiniz. Yazdıkça kendinizi ve duygularınızı daha iyi tanıdığınızı, algınızı bozan ve değişmesine neden olan noktaları keşfettiğinizi göreceksiniz. Bu 6 dakikanın sonunda biriken enerjiyi dağıtmak için enerjiniz bitene kadar hareket edin. Bu, olduğunuz yerde dans etmek, dışarıya çıkıp koşmak veya yastığa vurmak olabilir. Bu egzersizleri yaptığınızda, atak anları daha kolay atlatılabilir ve zamanla atakların sıklığının azaldığını gözlemleyebilirsiniz.