PNAS dergisinde yayınlanan çalışmaya göre; tırtıl kılları elektrik alans tepki göteriyor ve diğer böceklerin kanat çırpma frekansına da hassas olmaları tırtıl kıllarının elektrik alanı algılamaya spesifik evrildiği teorisini ortaya koyuyor. Bu sonuçlar, avcı-av ilişkisinde statik/alan elektriğinin ilk duyu ipucu olarak kullanıldığı anlar.
Peki ya İnsanlığın Etkisi?
Makalenin ana yazarı Dr. Sam England’a göre pek çok hayvan statik elektrik üretiyor ve itme-çekme durumları yaşanıyor. Özellikle tırtıl kıllarının statik elektrik üretimini insanlarda saçların elektriklenmesine benzeten Dr Sam, tırtıl kıllarının yırtıcılara karşı sensör yahut uyarıcı olarak kullanılabileceğini hipotez alarak araştırmaya başladıklarını belirtti.
Dr Sam England’ın öncülüğünde ekip farklı böcek/araknid türlerinin ortaya çıkardığı statik elektriği ölçtü ve yapılan hesaplamalarla tırtıllar yapay bir şekilde bu elektriğe maruz bırakıldığında tepki verdikleri görüldü.
Dr Sam bu durumun endişe verici olduğunu belirtti: İnsanlık geliştikçe artan statik elektrik ve farklı frekansların varlığının hayvanlar için bir tür ‘’gürültü’’ oluşturacağın öne sürdü.
Bu durumun ekosistemi etkilediği hakkında oldukça kesin olan Dr Sam hayvanların statik elektriği av-avcı ilişkisinde kullandığına tekrardan dikkat çekti. ‘’Frekans kirliliği’’ olarak adlandırılan yeni bir kirlilik türü oluştuğunu iddia ederek ekosistemin zarar gördüğünü söyleyen Dr Sam England bu yetinin sadece tırtıllarla sınırlı olmadığını da ekledi.
“Bu yetenek, özellikle böcekler ve örümcekler ve akrepler gibi diğer küçük hayvanlar arasında yaygın olabilir.’’ cümlesi ise daha kompleks yaşam formlarının farklı duyulara güvendiğini kanıtlıyor. Spesifik olarak memeli hayvanların klasik ana duyuları tercih etmesi bu duruma bir örnek.
Statik elektriğin bu ekolojik etkileşimlerde bir rol oynamasının keşfi, hayvanların birbirlerini yahut av-avcı ayrımını nasıl yaptığına dair anlayışımıza ışık tutabilir.
Bu araştırma, insanlığın doğal dünyaya olan beklenmedik etkilerini vurguluyor. Bizlere çevresel politikalarımızı gözden geçirmemiz ve belli düzenlemeler yapmamız gerektiğini söylüyor adeta. Bu alanda yapılan keşifler hem doğayla olan etkileşimimizi güçlendirip ilerletmekte hem de bu etkileşimi daha sorumlu yönetmemiz için bizi teşvik etmektedir.