Biyolojinin en önemli olgularından biri olan evrim müfredatta yok. Evrim bir gerçek, insanın evrimi de doğal olarak gerçekleştiğinde milyonlarca yıl alan bir gözlem ile ancak ispatlanabilir ama hayvanların evrimini birkaç nesilde gözlemleyebiliyoruz. Bakınız kurttan köpeğin elde edilmesi hatta son asırda saflaştırılan pitbul köpekleri evrimin seçilim kuramından yararlanılarak gerçekleşti. Et ve süt verimini artırmak için büyük ve küçükbaş hayvanların saflaştırılması da evrimdeki seçilimin yapay olarak gerçekleştirilmesidir.

İyi süt veren ineğin yavrusunu çoğaltmamız, binek hayvanların hızlısını ve irisini tercih etmemiz ve her nesilde daha iyilerini ayırarak soy iyileştirmesi yapmamız evrimi binlerce yıldır yönlendirebildiğimizi gösteriyor. Yani en verimli buğday tohumu seçerek ekinlik ayıran, en iri ipek böceklerinin irilerini seçip çoğaltan, komşusundan iyi yumurtlayan tavuğu alıp kendi seyrek yumurtlayan tavuğunu kesime ayıran Hititler bile evrim gerçeğinden yararlandılar.

Bu seçilim sayesinde ilk evcilleştirilen muz, karpuz, patates bitkileri ile bugünkü halleri neredeyse tamamen farklı türlere evrildi. Ama seçilim için bir de mutasyon gerekir. Mutasyonu 1950'lerde DNA'nın keşfi ile öğrendik ama şimdi bakteriler üzerinde bunu yönetebiliyoruz. Şimdilik bakteriler üzerinde PCR, poelimeraz zincir reaksiyonu teknolojisi ile bir DNA'nın istediğimiz bir genetik kısmını keserek başka bir canlıya nakledebiliyoruz.

Bu yeni genetik özelliği kazanan yeni soylar yeni nesillere bu özelliklerini aktarabiliyor. Biz daha evrimi tartışırken Genetik Mühendisliği DNA üzerinde çalışır. Yeni tarım türleri, yeni ilaçlar ve hatta insanın genetik hastalıkları üzerine çalışıyor bu insanlar. Yani işleri evrimi yönlendirmek.

Genetik olarak istenen yeni özellikler nakledilen canlı bu yeni özelliği taşımayarak çoğalmaya başlıyor. Bakın evrimin varlığını tartışmayı geçtim, evrimi kontrol etmeye başladılar. Bugün Diabetes Mellitus yani şeker hastalarının kullandığı insülin hormonu eskiden hayvan kanından saflaştırılırdı fakat bunu kullanan hastalarda maalesef ciddi alerjik reaksiyonlar geliştirdi. Şimdi ise PCR teknolojisi ile insan DNA'sından kopyalanan genetik kod bakteriye nakledilerek insan insülin hormonu üretebilen yepyeni bir bakteri türü elde edilmiştir. GDO'lu genetiği değiştirilmiş organizmalar, tarım ürünleri bizzat laboratuvarda PCR ile üretilmiş tohumlardır. Maalesef bu tohumlara yeni eklenen genetik kodlar ile tohumun verimliliği artırılırken, kendisi ticari devamlılık için kısırlaştırılıyor.

Biz hala "evrim var mı, yok mu" tartışmasını yaparken gâvur diye her fikrine önyargı ile yaklaşılan “batılı ülkeler" evrimsel terimler olan mutasyon ve seleksiyon işlemleri ile ürettiği mısırdan pirince, ilaçtan ete, süte kadar pek çok ürünü bize satmaya devam ediyor. Hâsılı evrim vardır ve gerçektir. Bir iman ve inanç meselesi değildir. Bir bilim hatta artık bir sanayi koludur. Evrimin varlığını bilmek Allah'ın varlığına inanmamayı da gerektirmez. Bakınız bize o kısır tohumları satan İsrail devleti dünyanın en muhafazakâr toplumudur ama evrim gibi bilimsel konuları dini mecrada tartışmaz.